AZİM VE KARARLILIK
10 yaşındaki bir Japon çocuğunun en büyük hayalidir, dünyaca ünlü bir judocu olmak… Ama beklenmedik bir trafik kazası tüm hayallerini yok eder. Sol kolunu tam omuz hizasından kaybetmiştir. Yıkılır… Tek kolla nasıl judocu olunur ki?
Ama gene de ailesi oyalansın diye, onu Japonya’nın en ünlü judo hocalarından birinin yanına verir.
Hoca, tek kollu çocuğa, tek kolla yapabileceği bir fırlatma hareketini gösterir… Üzerinde çalışmaya başlarlar.. Çocuk iki haftada hareketi ezberler.. Hocası “Güzel oldu” der.. “Şimdi daha hızlı yapmaya çalış bakalım..”
Oğlan zamanla hareketi şimşek hızı ile yapmaya başlar.. Sonra hocasına gider.. “Bu hareketi çok iyi öğrendim artık. Bir başka harekete geçebiliriz.”
“Başka harekete gerek yok” der Hoca.. “Sen sadece bu hareketi bileceksin, bu harekete çalışacaksın ve bu hareketi dünyada en iyi yapan olacaksın, o sana yeter..”
Çalışmalar aylarca sürer.. Günün birinde Hoca öğrencisine artık turnuvaya katılma zamanının geldiğini söyler..
Tek kol, tek hareketle judo turnuzvasına katılmak mı? Oğlan itiraz edecek olur.. Hocası “Sen öğrendiğin hareketi yap, gerisini merak etme” diye öğütler..
Başlar turnuva.. Bizimki ilk turları şaşılacak bir hız ve kolaylıkla geçip, finale gelir. Finalde karşısına, iki misli cüssesi ile yörenin en büyük judocusu çıkar.. Hocası “Kendi oyununu yap, gerisi tamam” der gene.
Karşısında yarısı kadar üstelik de tek kollu çocuğu gören dev gibi rakibi biraz da umursamaz yaklaşınca, kendini bir anda önce havada, sonra yerde bulur..
Tek kollu çocuk turnuvayı kazanmıştır.. Kucağında kupası büyük bir mutluluk içinde evine dönerken dayanamaz ve sorar:
“Hocam ben bunların hepsini nasıl yendim?”
Hocası gülümser..
“Zaferinin iki sırrı var oğlum.. Birincisi, judonun en zor fırlatma hareketlerinden birini mükemmel öğrendin. İkincisi, bu öğrendiğin harekete karşı bir tek savunma hamlesi vardır.. Hareketi yapanın sol kolunu tutmak!..”
KISSADAN HİSSE !
Yaşamda başarının bir tek sırrı var… Yılmadan sonuna dek savaşmak… Ama kendine güvenerek savaşmak… “Benim nelerim yok” diye oturup ağlayacağına, “Benim nelerim var” diye meydana çıkmak!.. Bunu başarabildiğinizde bazen eksik dediğiniz şeylerin, yani zaaflarınızın, belki de zafere giden yolun kaldırım taşları olduğunu da göreceksiniz…