Eğer bir öğretmenseniz -hele ki anaokulu öğretmeniyseniz- en çok karşılaştığınız durumlardan biri “şikayet” olur. “Öğretmenim beni oynatmıyor, öğretmenim elimdekini aldı, öğretmenim bana şunu dedi…” gibi gibi gibi. Bunlar gibi onlarcası… Böyle bir durumla karşılaştığımızda genellikle soruna hemen müdahale ederiz o ulvi beynimizde(!) hemen yargılamayı yapar haklı ve haksız tarafı belirler, sorunu çözdüğümüzü düşünürüz. Peki gerçekten çözebilmiş olur muyuz?
Sorun aslında o an çocuğun çevresiyle yaşadığı herhangi bir anlaşmazlık değil. Sorun çocuğun karşılaştığı bir problemi, kendi başına çözemiyor olmasıdır. Biz de çocuğa sorunun bu olduğunu bilerek yaklaşmalıyız.,
Bir çocuğa karşılaştığı bir sorun karşısında ona yardım etmek istiyorsak; mevcut problemi çözmek yerine ona bu problemle başa çıkmayı öğretmektir. Bir nevi ona balık tutmayacağız, balık tutmayı öğreteceğiz. Onu bir kayıkta yalnız başına okyanusa yollamayacağız tabi ki. Onunla aynı sandalda olacağız. Kendini güvende hissedecek. Bazen en çaresiz hissettiği anda ona yeni ufuklar açacağız. Bunları yapacağız ki kendi sandalında yola çıkma zamanı geldiğinde kendini problemlere karşı hazır hissedebilsin.
Ukrayna da ki anaokulu öğretmeni olan arkadaşım Serena Martha ile bir konuşmamız oldu. Martha bir sistemden bahsetti: “I wanna session!”. Yani “toplantı istiyorum!”
Kısaca sistem şöyle işliyor. Bir çocuk bir arkadaşı ile problem yaşıyor ise öğretmenine geliyor ve “i wanna session” diyor. Öğretmen olayın kahramanlarını yanına çağırıyor. Öğretmen, problemi yaşayan çocuklarla beraber toplantı masasına oturuyor. İki tarafta olayı kendi bakış açıları ile birbirlerine anlatıyorlar. (Birbirlerine kısmının altını çiziyorum. Öğretmene anlatıp haklılıklarını ispatlama çabası içine girip öğretmen gölgesine sığınmıyorlar.) Daha sonra birbirlerini anlamaya başlıyorlar. Birbirlerini anladıkça öfke diniyor yumuşamaya başlıyorlar. Yumuşadıkça problemi çözüyorlar.
Bana anlattığı bir olayı size aktarmak istiyorum.
“4 yaşında ki Flora geldi ve “Bayan Martha, Valerie ile toplantı yapmak istiyorum” dedi. Ben de “Valerie, Flora ile toplantı için toplantı masamızda buluşmaya gelir misin?” dedim. Valerie ile Flora sorunu birlikte konuştular. Bu konuşma yaklaşık 10 dakika sürdü.
Problem, Flora’nın oynadığı oyunda doktora ihtiyacı olduğunu, bunu Valerie’den doktor olmasını rica ettiğini ancak bunu kabul etmediğini söyledi. Bu durum onu çok üzdüğünü anlattı. Valerie ise o anda beslediği tavşanlar için yemek yaptığını, oyununu bırakamayacağını söyledi. Bu ikili uzun süre konuştular düşündüler.
Sonunda birden Flora ayağı fırladı “Buldum” diye fırladı. “Sen tavşanlarına yemek hazırlayan bir doktor olabilirsin” dedi. Valerie bunu sevdi ” Bu çok zekice” dedi ve masadan kalkıp heyecanla oyunlarına devam ettiler.”
Evet bu çok zekiceydi. Tavşanlarına yemek hazırlayan bir doktor. Doktorların tavşanları olabilir. Bir doktor sadece bizim düşündüğümüz gibi beyaz önlük giyip “öksür” diyen kişi değildi. Tavşanlarına yemek hazırlayan biri de olabilirdi aynı zamanda bir doktor. Bunu çözenler 4 yaşında ki Flora ve Valeria idi. Çünkü onlar balık tutmayı öğreniyorlardı.