Ana Sayfa Uncategorized Finlandiya Orman Anaokulunda Bir Modern Muallim

Finlandiya Orman Anaokulunda Bir Modern Muallim

434
0

Bu sömestr tatilinde farklı bir şey yapmak istiyordum. Tembelce yatmak ya da eğlence turizmi dışında ne yapabilirim diye düşünürken kendimi Finlandiya’da buldum. Finlandiya’da bir orman anaokulunda…

Tahmin edersin ki muhteşem gözlemlerim ve kazanımlarım oldu. Buraya hepsini sığdırmamın imkanı yok. Ancak notlarımın içinden bazılarını seninle paylaşmak istiyorum. Umarım gördüğüm muhteşem şeyleri büyüsü bozulmadan sana aktarabilirim.

Anlatacaklarım Finlandiya’nın genel eğitim sistemini anlatır mı bilmiyorum. Ben Finlandiya’da ki orman anaokulunda gördüklerimin resmini çizeceğim. Umarım bu küçük resim bize büyük resim hakkında ipucu verir. Hazırsan başlayalım.

1- Okula yürüyerek gidiyorlar

Çocuklar her sabah evden okula giderken yürüyorlar, bisiklet sürüyorlar, koşuyorlar, yuvarlanıyorlar, zıplıyorlar, sohbet ediyorlar, oyun oynuyorlar. Sistem şöyle işliyor, 5 kilometrelik bir mesafeye kadar servis kullanılması yasak. Eğer ev ile okul arası 5 kilometreden fazla ise servis kullanabiliyorlar. Ve servis ücretini devlet karşılıyor. Ancak Finlandiya’nın güzel insanları eğer durumları müsait ise servis ücretini “devletimize yük olmasın” diyerek kendileri karşılıyorlarmış.

2- Minimum üç saat dışarı etkinliği
Bu bir devlet politakası arkadaşlar. Şehir okullarında minimum 2 saat, orman okullarında ise 3 saat dışarıda etkinlik yapmak zorunda. Orman anaokulu öğretmeni Pekka “Sınıfı sadece dinlenmek için kullanıyoruz. Günün 5-7 saatini dışarıda geçiriyoruz. Çocuklar dışarıdalar. Dışarıda öğreniyorlar, dışarıda oynuyorlar, dışarıda yaşıyorlar. Dışarıda enerjisini atan çocuklar içeride daha sakin oluyor, daha çok odaklanıyor.” diyor. 

3- İki temel kuralları var

Neredeyse hiçbir sorun yaşanmayan bu okulda iki kural var.
  • Hiçbirşeye zarar veremezsin. Ne bir insana ne bir hayvana ne bir eşyaya ne de kendine. Hiçbirşeye
  • Kimsenin yalnız kalmasına izin veremezsin. En az iki kişi olacağız ve paylaşacağız. Sohbeti, oyunu, yemeği, arkadaşlığı… Herşeyi.
İki basit kurallar herşeyi nasıl kapsıyabiliyor, şaşırtıcı.


4- Gezilerde biraz farklı

Geziler için genelde müzeler, katedraller, tarihi sokaklar, nehirler, ormanlar gibi bölgelere gittiklerini söylüyorlar. Giderken  servis yerine toplu taşımayı kullanıyorlar. Tren, gemi, otobüs, tramvay… Bu ulaşımlarda çocuklar bizzat kendileri yaptıkları çalışmaları çevresine satarak kazandıkları para ile biletlerini kendileri alıyorlar.

Bu arada satış yapamayan çocuklar çalışmalarını, gişelerdeki görevlilere hediye edince onlarda bilet veriyormuş. 






5- Yemek tüm ülkede aynı!


Benim en şaşırdığım aynı zamanda en sevdiğim noktalardan biriydi bu. Bütün Finlandiya’daki tüm okullarda aynı yemek çıkıyor. Yani düşünebiliyor musun? Helsinki’nin göbeğindeki okulda ki çocuk ile Hammelina’nın orman okulundaki çocuk aynı yemeği yiyor. Okullar yemeklerini yapıyor, destek isteyen okullara ise devletten tarafından yemek yapılıp yollanıyor.
Yemekler genelde besin değeri yüksek bir veya iki çeşit oluyor. Yemeğin yanında üzerine tereyağı sürülmüş yöresel ekmekleri kesinlikle oluyor.
Herçocuk sıraya giriyor, öğretmenler tabakları dolduruyor, çocuklar oturuyor yemeklerini yiyor, yedikten sonra tabaklarını sudan geçirip gerekli yere bırakıyorlar.
Yemek kesinlikle seçmiyorlar. Yemek seçmenin yada yemeğini bitirmemenin ne demek olduğunu dahi bilmiyorlar.


6- Kendi işini kendi yapmak zorunda

Bu durum üzerine sohbetin çıkış konusu resimde gördüğünüz, Juliana’yı izlerken Pekka ile sohbetimizden açıldı. 2,5 yaşında ki Juliana dışarı çıkmak için üstünü giyiyordu. Bu giyinme mi yoksa bir savaş mı tam anlaşılmıyordu… Yuvarlanıyor zıplıyor ve dahası… Sonuç olarak eldivenler hariç tamamen kendisi giyindi. Bu süreç 15-20 dakika sürdü. Kimse yardım etmedi, kimse acele etmesini söylemedi. 

Onlara göre her çocuğun ihtiyaç duyduğu süre farklıdır ve biz o süreyi vermek zorundayız… Ancak böyle gelişebilirler, ancak böyle öğrebilir.









7- Hata yapmadan öğrenemezsin


Pekka diyor ki “Hatalar bizim için çok değerlidir. Örneğin bir çocuk bisiklet etkinliğinde düşerse diğer çocuklar ona ‘ne kadar güzel bir hata yaptın’ ve ‘hata yaptığın için çok şanslısın’ gibi cümleler söylerler. Çünkü biz onlara hatanın öğrenmenin bir parçası olduğunu, hata yapmadan öğrenemeyeceğini öğretiyoruz.”


8- Öğrenmek mutluluk veren bir eylemdir


Akademik olarak destekleyici hiçbir etkinlik göremedim bunu sorduğumda ise Pekka şöyle diyor: ” Neden akademik bilgi verelim? Doktor olsun diye mi, mühendis olsun diye mi? Onların önce çocuk olmaya oynamaya ihtiyacı var. Ne öğretiyorsun dersen onlara ‘öğrenmenin eğlenceli olduğunu, bilginin mutluluk verici ve yaşamı kolaylaştırıcı olduğunu öğretiyorum.’  Daha muhteşem bir cevap olabilir mi?

9- En büyük sırları güven



“Sorun çıkmıyor çünkü güven var” diyor Pekka, “çocuk gelir bana şuraya gidebilir miyim der. O benim tamam diyeceğimi bilir, bende onun dediği yerden başka bir yere gitmeyeceğini bilirim” diyor. Genel anlamda sınırlar çiziliyor, bu çocuklara açıklanıyor. Daha sonra bu sınırlar içinde sonuna kadar özgürce hareket ediyorlar. 


10- Öğretmenler sadece öğretmen değil


Öğretmenler üniversite yaşamlarının yanında birde master yapıyorlar. Genelde birden çok hobileri var. Sosyal yönden zengin öğretmenler çocuklarını zenginleştiriyor. Örneğin Pekka iyi bir dağcı iyi bir bisikletçi ve masterlı iyi bir öğretmen. Devletin mantığı şu arkadaşlar. Benim çocuklarımı yetiştirecek kişi ne kadar donanımlı olursa çocuklarımda o kadar donanımlı yetişebilir. Öğretmenler 2800 € – 8000€ arasında değişiyor.



Arkadaşım işte böyle mükemmel bir deneyim yaşadım… Çocuklar ile donmuş gölde balık tuttum, onlarla karda yuvarlandım, az şey öğrettim çok şey öğrendim, onlarla güldüm, onlarla oynadım, onlardan biri oldum… 5 yaşındaki Celina ile olan aşkımı ise başka bir blogta anlatacağım.

Bu arada sınıf öğretmenlerinden biri olan Marioaka “Çocuklarla iletişimin çok güzel, çalıştığın okul çok şanslı, belki birgün aramızda olursun” dedi. Bu bir iş teklifi miydi tam anlayamadım. Kesinlikle deneyimlemeni isterim. Hatta eğer birgün gitmeye karar verirsen beni de çağırmayı unutma. 🙂



Bu postu Pekka’nın muhteşem cümlelerini sana tekrar hatırlatarak bitirmek istiyorum,

“Neden akademik bilgi verelim? Doktor olsun diye mi, mühendis olsun diye mi? Onların önce çocuk olmaya oynamaya ihtiyacı var. Ne öğretiyorsun dersen onlara ‘öğrenmenin eğlenceli olduğunu, bilginin mutluluk verici ve yaşamı kolaylaştırıcı olduğunu öğretiyorum.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz