Anne babalar kuşkusuz çocuğunun iyiliğini, ona iyi bir gelecek hazırlamayı düşünür. Toplumumuzda anne ve babalar çocuğu için iyi de yapsa kötü de yapsa çocuğunun iyiliği için yaptığını düşünür. Çocuğunun eğitimi, okul hayatı ile ilgilenen ebeveynler genelde çocukları okuldan geldiğinde klasik olan soruları sorarlar: Öğretmen sana ne sordu? Öğretmenin sorduğu soruyu bildin mi? Sınavlardan kaç kaldın?Öğretmen ödev verdi mi? Ödevini yaptın mı? vs. Bu sorular aslında ebeveynlerin kendisini rahatlatan sorulardır. “Ben çocuğumun okul hayatı ile ilgileniyorum. Okulda neler yaptığını takip ediyorum.” şeklinde düşünür anne babalarımız.
Çocuklarınızın elbette okul hayatı ile ilgileneceksiniz. Fakat bu tür sorular sormak yerine çocuğunuzun merak eden, araştıran bir birey olmasını sağlayacak şu soruyu sormaya ne dersiniz? Bu soru ile çocuğunuzun hayatını emin olun olumlu anlamda değiştireceksiniz.
Bugün öğretmenine ne sordun?
Çocuklarımızın ilgi odaklı öğrenmelerinin temelinde merak duygusu vardır. Aslında merak insanın doğasında vardır. Geçmişten günümüze kadar gelen bilgi birikimi insanların merak duygusu sayesinde bu seviyeye ulaşmıştır. “Bugün öğretmenine ne sordun?” sorusu ile çocuklarımızın merak duygusunu uyandıralım. Çocuklar herhangi bir konuda soru sorabileceklerinin farkına varsınlar. Sorularını sizlere de sorabilir. “Çok ve gereksiz sorular soruyorsun?” şeklinde yapılan olumsuz bir dönüt yerine mutlaka çocuğunuzu şu şekilde yönlendirmeye çalışın: İstediğin soruları sorabilirsin. Fakat sorduğun her soruyu yanıtlayamayabiliriz. Sorduğun soruların yanıtlarını kendin araştırıp öğrenebilirsin. Bu sayede merak eden ve soru soran çocuk başarılı bir yönlendirme ile merak ettiği bir konuyu kendisi araştırabilen birey haline gelecektir.
Çocuklarınız hayatları ile ilgili karar verebiliyor mu? Onların yerine onların hayatlarına siz mi yön veriyorsunuz? Onlar hakkında kararlar almayı ne zaman bırakacaksınız? Toplumumuzda ebeveynlerimiz bunu “Sen bilmezsin! Sen çocuksun! Biz en iyisini biliriz!” mantığı ile yaparlar. Bu ortamda yetişen bir çocuk asla var olamaz. Herhangi bir sorun karşısında çözüm üretemeyen, kendi kararlarını kendisi veremeyen, sürekli başkalarına ihtiyaç duyan bir çocuk yetiştirmiş olursunuz. Kendi çantasını kendisi taşımayan, arkadaşları ile sorun yaşadığında sorunu annesi, babası veya öğretmeninin çözmesini bekleyen bir çocuğun hayatta mutlu olma şansı yoktur. O çanta, arkadaşıyla yaşadığı sorun çocuğunuzun hayatta kendisinin çözmesi gereken sınavlarıdır. Fırsat verin. Çocuğunuz kendi sorununu kendisi çözmeye çalışsın. Bizler sadece rehber olalım.
Çocuklarınızı dünyanın en özel çocuğu olarak görmeyin. Dünya onun etrafında dönmüyor. Onlar için herşeyi yapmaktan vazgeçin. Onların, sizin onlar için feda edilmiş hayata ihtiyacı yoktur. Onların kendi hayatlarını kurmaya ihtiyacı vardır. Örneğin; çocuğunuz yemek yemek istemiyor mu? Kendisi bilir. Sizin yemek yemeye ihtiyacınız var. Siz yemeğinizi yiyeceksiniz. Her zaman onun istediği yemeği yapacak değilsiniz sonuçta. Fakat ona fikrini sorun. Bugün bu yemeği yaptım. Yarın senin istediğin bir yemeği yapalım. Bu şekilde kurulan bir iletişim ile çocuğunuz kendisini bir birey olarak değerli hissedecektir. Fikirlerinin önemsendiğini hisseden çocuk sizinle daha iyi bir iletişim kuracaktır.